bugün

entry'ler (1255)

islam a inanmayanların fakir olması

fakir kelime manası olarak "ihtiyaç duyan, muhtaç" demektir. Kuran-ı Kerim'de de azgınlıkta ileri gidenlerin kendilerini (Allah'a) muhtaç olarak görmemeleri eleştirilir. Bu nedenle müslüman bilgeler, kendilerini herdaim Allah'a muhtaç olarak gördükleri için fakir olarak tanımlamışlardır. Şimdi fakir etimolojik ve teolojik olarak böyle manalara sahipken islama inanmayanların değil, bilakis hakiki manada inananların fakir olmaları gerekmektedir.

burhan kuzu ya yumurtalı saldırı

yumurta atarak birisine fiziksel saldırıda bulunmanın özgürlük olduğunu gösteren eylemmiş. şimdi bu adama yumurta fırlatan tipler herhangi bir yerde basın açıklaması veya gösteri yaparken birileri gelip bunlara yumurta boca etse "aman demokrasinin cilveleri bunlar!" diyip hz. isa gibi yüzlerinin diğer tarafını mı çevirirler yoksa yumurta atanları orada hastanelik mi ederler? bu kadar ahlaksız ve iki yüzlü tiplerin gelip demokrasi ve özgürlük mavraları atmaları trajik değil sadece komik!

yumurta

filmde en çok görülen yeşilin kendisidir. yeşilin ne mana ifade ettiği anlaşılırsa, yumurta filmi de bir nebze olsun anlaşılabilir.

islam alemindeki bilim adamları

arapça, farsça ve osmanlıca bilmeyen, arşiv incelemesi nedir anlamayan ve kütüphaneyi evdeki kitaplarını koydukları 2-3 raftan ibaret sanan cahillerin "ne gezer müslümanlarda bilim adamı!" şeklinde konuşmamaları gereken kişilerdir. bu kadar donanım herkese nasip olmaz tabi. ama en azından bir zahmet tdv islam ansiklopedisinin 2-3 cildi karıştırsınlar da hayal gerçek neymiş biraz öğrensinler.

ahmedi

(bkz: iskendername)

iskendername

1412 yılında vefat ettiği kabul edilen osmanlı mütefekkiri ahmedi tarafından yazılan manzum eserdir. ahmedi'nin bu eseri türk tefekkür tarihi açısından çok büyük bir önem arz etmektedir. öyle ki eser büyük iskenderin tarihinin anlatılması hikayesi üzerinden verdiği ahlaki derslerin yanı sıra; ilahiyattan felsefeye, siyasetten tıbba, ahlaktan astronomiye kadar geniş bir yelpazeyi de ihtiva etmektedir. eserin diğer mühim yanı ise ilk islam filozofları olan ibn sina, farabi ve ibn rüşd'ün felsefi düşünceleri (akli bilgi) ile vahyi (nakli bilgi) derc etmesidir. "osmanlı sadece fetih imparatorluğuydu!" şeklindeki sığ tartışmalardan kurtulup hakikati öğrenebilmek için bu ve benzeri eserlerin bilinmesi ve ciddi şekilde incelenmesi gerektiği de aşikardır.

haşim kılıç

hakaret ile ifade özgürlüğü arasındaki ayrımı anlayamacak kadar cahil cuhelanın hedefi olmuş kişidir. misafir edilen kişiyi beğenmeyebilirsin. ama şahsiyetli -ya da bu gibilerin tabiriyle evrimini tamamlamış kişi- misafirin efendi gibi konuşmasını dinler. soru cevap kısmında söz alır yanlış bulduğu düşünceleri küfür etmeden ve herhangi bir ley fırlatmadan ifade eder. sanırım darwin meraklısı arkadaşların evrim süreci yumurta atma ilkelliğine doğru ilerliyor.

türkiye cumhurbaşkanı

türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanı mı yoksa türkiye cumhurbaşkanı mı unvanının doğru olduğunun tespiti için chp'nin bir bilim kurulu oluşturmasına sebebiyet verecek haberdir. kurul süleyman demirel ve ahmet necdet sezer ile yapacağı görüşmeler sonunda saçın örtüden bir parça görünmesi -öhm ehm pardon- görüşmeler sonunda sadece cumhurbaşkanı denilsin iş tatlıya bağlansın şeklinde bir raporu kamuoyuna sunabilir.*

12 ekim 2010 azerbaycan türkiye maçı

30. dakikası itibariyle semih şentürk'ün ölüsünün bile milli takımın as forveti olduğunun ve hakan balta-özer hurmacı ikilisi nedeniyle sol kanatsız oynadığımızın görüldüğü maçtır.

semih kaplanoğlu

"sanat ayrıdır, siyasi görüş ayrı!" gibi sözlerin saçmalığını göstererek, kusturica'nın altın portakal film festivali'ne davet edilmesini bal filminin ekibiyle birlikte protesto etmiş onurlu kişidir. zira bilinir ki bir yönetmenin filmlerinin esasını hayatta dert edindiği meseleler oluşturur. bu denli faşizan bir zihniyete sahip bir adamın hayata ilişkin derdi nedir ki filminde bize anlatacağı ne olsun. bunu bir kez daha cümle aleme ilan ettiği için binlerce teşekkürü hak eden birisidir kaplanoğlu.

osman sınav

homoseksüel ilişkiyi olumsuzladığı için eleştirilen ve linç edilmeye çalışılan yönetmendir. burada ilginç olan böyle bir tavır sergilediği için tüm yaptıkları ve şu an yaptığı işler yok sayılmaya çalışılıyor. ama işin daha enterasanı dünyada ve türkiye'de eşcinseller ve onların savunucuları hak talebinde bulunmaktan ziyade bu hayat tarzının ahlaken de herkes tarafından kabul edilmesini bekliyorlar ki bundan daha saçma bir beklenti olamaz. bir insan eşcinsellerin haklarına taraf ya da karşı olmanın yanı sıra eşcinselliği ahlaken düşük bir seviye olarak görme hakkına da sahip olmalıdır. osman sınav da kendi kararınca eşcinselliği olumsuzlamıştır ki bu eşcinselliği ahlaken olumluyanlar kadar normaldir. tepki gösterilecek tek husus, osman sınav'ın ya da başka birinin cinsel tercihleri nedeniyle başkalarına fiziksel olarak müdahalede bulunmasıdır. yarın başka bir yönetmen çıkar kendi filmindeki tüm eşcinselleri hümanist heteroseksüelleri de manyak bir şekilde gösterebilir.

the last samurai

neredeyse iki ayda bir izlediğim ve hala doyamadığım filmdir. bu nedenle edward zwick'e en derin saygılarımı sunmayı bir borç bilirim. görüntü, karakterler, müzik ve diyaloglar bir yana, tepeden bir modernleştirme sürecinin ne kadar feci neticelere sebebiyet vereceğini basit bir dille anlatması bile filmin kült haline gelmesi için kafidir kanımca. zira katsumoto'nun* savaş öncesi nathan algren'a* verdiği kılıcın üzerinde yazan "kendinde eskiyi ve yeniyi birleştiren savaşçıya aidim" sözü, bir toplumdaki değişimin nasıl olması gerektiğini özetler niteliktedir. ve evet filmde taka* kendisine beni de aşık etmekte hiç zorlanmamıştır.

guti için ne dediler

Allah'ım sana geliyorum
registerlater

ezel

sezon finalinde senaryo, oyunculuklar ve divan-ı kebirin arz-ı endam etmesi müthişti. ama en güzeli dayının final sahnesinde önce ezele sonra düşmanına akıl ve kalp arasındaki zıtlıktan bahsederek kalp ile bilinenin daima hakikate karşılık geleceğini ve akıl ile dostundan şüphe etmek yerine kalp ile dosta daha bir kuvvetle bağlanmanın öneminden bahsetmesiydi. hz. pir sadece divanı ile değil ruhaniyeti ile de diziyi ve evlerimizi şereflendirdi. senaristlere buradan selam ederim!

20 haziran 2010 italya yeni zelanda maçı

mütemadiyyen dirsek atan yeni zelandalı futbolcuların italyan futbolcuların suratlarında ve vücutlarında haka dansı yaptıkları mücadeledir.

adolf hitler haksız değildi

"Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. Bu, Allah'a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır." (Maide\8)

furkan doğan

hakkında pisi pisine öldü diyenlerin bilmesi gerekir ki canını teslim etmesiyle şehitlik mertebesini elde etmiş kişidir. zira cihad sadece elde kılıç kalkan savaşmak değil her türlü zulme karşı hakkın yanında olmak için cehd etmek yani azim ve gayret göstermektir. bu haliyle zulme direnmek için ilim tahsil etmek ve muhtaç birine yardım etmek dahi cihad sayılır. furkan cihad yolunda canını teslim etmiştir. o bir mücahid olarak yaşamış ve bir şehit olarak Rabbinin katına yükselmiştir.

büşra

ne yalan söyleyeyim büyük bir beklenti ile filme gitmiştim. dünya müminin zindanıdır hikmetinden uzaklaşarak artık daha fazla dünya isteyen dindarlara okkalı bir eleştiri de getirilir diye bekliyordum. büşra'nın ailesi, sözlüsü ve onun ailesi ile arkadaş çevreleri kullanılarak bu yapılabilirdi. defile sahnesinde böyle bir eleştirinin kırıntıları olsa da onu da acayip bir finalle bitirdiler. fakat özellikle ferit karakteri ile zenginleşerek kendinden uzaklaşan müslüman tipi çok iyi bir şekilde çizilebilirdi. fakat inanılmaz sığ karakterler oluşturulmuştu filmde. mesela büşra kendisinden beklenmeyecek yerlere gitmesi başına türlü türlü işler gelmesine rağmen en ufak bir iç hesaplaşma yaşamadı. partiye gidiyor, bilmeden de olsa ot içiyor, bir adamla öpüşüyor ama sanki bunların hiçbiri ilk günahı değilmiş gibi rahatlıkla hayatına devam ediyor. ve ne yazık ki film içinde bir tane bile akılda kalacak ve filmden çıkınca bizi düşünderecek bir diyalog yoktu. yönetmenin derdi bu değilmiş anlaşılan. o dindar olanlar ile olmayanların birbirlerinden nefret etmedikleri bir türkiye hayali ile bu filmi hazırlamış. bu samimi bir çabadır ama ne var ki amaç hoş olsa da çaba yetersiz kalmış.

osvaldo nartallo

20 kasim 1993 besiktas trabzonspor macinda yerde yuvarlanırken attığı gol sonrası hayatında yüz kaslarını gülmek için bir kez olsun dahi kullanmamış olan gordon milne bile ilk kez gülmüştü. mesele tarih yazmaksa kardeş, tarih işte böyle yazılır.

okay karacan

okay karacan abimizi severim sayarım Allah başımızdan da eksik etmesin ama galatasaray-antalyaspor maçındaki anlatımı gerçekten de kötüydü. futbol seven bir spikerin galatasarayın 5'e 8 hücum ettiğinde heyecanlanıyorsa antalyanın 3'e 1 kontra atağında çıldırması gerekir. antalyasporlu futbolcu kaleci ile karşı karşıya kalmış durumda okay karacan orta saha mücadelesi anlatıyor gibiydi. ben beşiktaşlıyım, haliyle dün antalyaspor'u tuttum neticeye de sevindim ama bu anlatımı beşiktaş maçında da yapsa yine beni irite ederdi. bence kendisi maç videosunu izleyince yaptığı hatayı fark edecektik.